Sosyolojiye giriş niteliğindeki bu kitap, doğuşundan itibaren bu disiplinin genel bir resmini sunmaktadır. Bilimlerin “prens”i olan sosyoloji hangi tarihsel koşullar içinde ortaya çıkmıştır? Sosyolojinin tanımı, gelişimi ve “kurucu babalar”ın temel yaklaşımları nelerdir? Başlangıcından günümüze miras kalan ana temalar nasıl ele alınabilir? Kitabın yanıt aradığı bu sorular, uzun sosyolojik tecrübenin yöntembilimsel ilkeler üzerinden ortaya koyulmasını da sağlayan sorulardır. Zaten, toplum incelemelerinde gündeme gelen meselelerin kanaatler düzeyinde değil de bilimsel düzeyde ele alınması ve tartışılması ancak bu tür bir bakış açısıyla mümkündür. Sosyolog olmanın ayırt edici yönü, topluma dair gözlemlerin olabildiğince nesnel bir çerçevede ele alınması, olguların ve olayların kavramsal bir bütünlük içerisinde çözümlenmesidir. Durkheim’dan Bourdieu’ye kadar uzanan bu gelenek, arada pek çok farklı patikalar olsa da, bu anayoldan esas itibariyle ayrılmamıştır.
Sosyolojik yöntem, sosyolojik gelenekler, metodolojik bireycilik, holizm, kültür, toplumsal kontrol, toplumsal tabakalaşma, siyasal iktidar ve kamuoyu gibi başlıklar bu kitapta el alınan ana temalar arasında yer almaktadır. Kitabın yazarı Philippe Riutort, sosyolojinin klasik kitaplarını yorumlarken, aynı zamanda öğrencilere gelecekte nasıl bir sosyolog olmaları gerektiği konusunda da ışık tutmaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)