Bu kitaptaki kadınların öykülerini hayretler içerisinde okuyacaksınız. Bu kadınlar cinselliği aşırı ve kontrolsüz yaşıyorlardı. İçlerinden gelen isteği bir türlü kontrol edemiyorlardı. Adeta frensiz bir araba gibiydiler. Yeni erkekler, yeni ortamlar, yeni şeyler denemek… Sürekli olarak haz peşindeydiler. Cinsel fantezilerde sınırları yoktu, doyumu en uç noktalarda arıyorlardı. Aynı günde ya da aynı anda kaç erkek olduğu fark etmiyordu. Yeter ki istesinler, onları şehvetlerini yaşama konusunda hiçbir şey durduramıyordu.
Ne yazık ki, tek erkeğe bağlı kalamıyorlardı. Hayatlarına giren tüm sevgililerini ve kocalarını defalarca aldatmışlardı. Başlarına gelen birçok belaya rağmen, şehvet dolu yaşamlarına yine devam etmişlerdi. İçlerinden geldiği gibi, düşünmeden yaşıyorlardı. Mahalledeki tüm erkeklerle adları çıkmıştı. Onlar kötü ve ahlaksız kadın, sürtük, fahişe gibi isimlerle damgalanmışlardı. İçlerinden bir kısmı fuhuşa ve pavyon hayatına bulaşmıştı. Peki bu kadınlar gerçekten de ahlaksız mıydı?
Hayır, bu kadınlar hastaydı ve yardıma ihtiyacı vardı. İnsancıl bir yaklaşıma ve anlaşılmaya… Ama yaşadıkları erkek egemen toplum onları acımasızca damgalamış, dışlamış ve harcamıştı. Oysa toplumda, bu kadınların yaptıkları davranışları yapan erkekler tamamen normal olarak algılanmaktaydı. Erkeğin elinin kiri, kadının ise ahlaksızlığıydı.
Bu kitap bir psikiyatristin uzun yıllar sonucu biriktirdiği deneyimler ve çözümlemelerden oluşmaktadır.
Bu kitap ikiyüzlü erkek egemen kültürün suratına bir tokat gibi çarpacaktır. Bu kitabı bütün kadınlar okumalıdır.